TEVAZU SAHİBİ SİYASETÇİ 05.10. 2025
Siyaset, aslında bir hizmet yarışıdır.
Ancak zamanla bu yarış; koltukların, unvanların ve fotoğraf karelerinin yarışı hâline geldi.
Oysa gerçek siyasetçi, gücü değil gönülleri yönetendir. Onu diğerlerinden ayıran da makamı değil, tevazusudur.
Tevazu sahibi siyasetçi, kendisini halkın üstünde değil, halkın hizmetinde görür.
“Ben yaptım, ben bilirim” demez; “biz” diyebilmenin olgunluğuna sahiptir.
Dinlemeyi bilir, çünkü bilir ki halkın sesi susturuldukça, adalet de sessizliğe gömülür.
O, mikrofonu değil, kalpleri kazanmanın derdindedir.
Kameralar kapandığında da aynı insandır; gösterişin değil, samimiyetin siyasetçisidir.
Başarıyı paylaşır, hatayı sahiplenir. Çünkü tevazu, sadece sözle değil, duruşla belli olur.
Ayrıca bilir ki her makam bir emanettir.
Ona teslim edilen bu emaneti, kendi çıkarı için değil, halkın hizmetinde kullanır.
Özellikle belediye başkanları için bu anlayış çok daha önemlidir.
Belediye, halkın parasını yöneten, kentin geleceğini şekillendiren bir kurumdur.
Bu yüzden tevazu sahibi başkan, emanetçinin bilinciyle hareket eder;
“benim belediyem” değil, “bize emanet edilen belediye” der.
Bir çocuğun gülümsemesiyle sevinir, bir yaşlının duasıyla güç bulur.
Makam arabasında değil, halkın arasında yürür.
Çünkü bilir ki gerçek liderlik, “yücelmek için eğilebilmektir.”
Bugün siyasetin en çok ihtiyaç duyduğu şey; öfke değil, ölçü,
kibir değil, kalp,
gösteriş değil, tevazudur.










