. 
.
.
BU NE YÜZSÜZLÜK YA!
Kıymetli dostlar,
Filmi biraz geriye saralım.
Türkiye'de şu 3 sözde dini cemaat, Milli Görüş partilerine asla ve kat'a oy ve siyasi destek vermezler.
Süleymancılar,
Nur Cemaati'nin Yeni Asya kolu,
Fethullahçılar.
Bunlar, hayatları boyunca Erbakan Hoca'nın partisine oy vermemişlerdir.
Fethullah Cemaati, 2002 seçimlerinde, 2004 yerel seçimlerinde de Ak Parti'ye oy vermemiştir.
2007 Genel Seçimlerinde enteresan bir durum oldu.
Fethullah Cemaati blok olarak Ak Parti'ye oy verdi.
Bu destek 2011 seçimlerinde de devam etti.
O yıllarda şöyle düşündüm:
"Herhalde imana geldiler"
Yapıyı çok iyi bildiğim için, bu desteği hayra alamette görmedim.
Hatırlayın o yılları.
2003 yılından 2007 yılına kadar Ak Parti iktidarına karşı asimetrik bir saldırı başlamıştı.
Cumhuriyet Mitingleri,
Ordu göreve pankartları.
367 garabeti.
Ak Parti'ye kapatma davaları.
Hepsini biliyorsunuz zaten.
Tam 2007 seçimleri arifesinde İstanbul Emniyet Müdürlüğü- İstihbarat Dairesi Başkanı fetöcü Ali Fuat Yılmazer, yanına başka müdürleri de alarak, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın makamına geliyorlar.
Başbakan'a Balyoz Eylem Planı ile ilgili video ver ses kayıtları dinletiyorlar.
Bunları dinleyen Başbakan, dehşete kapılıyor.
Balyozcular, Ak Parti'ye olduğu kadar, fetöcülere karşıda eylem planı yapmışlar.
Ali Fuat Yılmazer, Başbakan'a "Biz Emniyet Teşkilatında çok güçlüyüz. Bize destek çıkarsan, bunların tozunu atarız" diyor.
Öfkeden deliye dönen Başbakan Erdoğan "Koyun a....na" diyor.
Fetö ile siyasi işbirliği tam da bu an başlıyor.
Fetö, yaklaşık 55 yıllık bir hain örgüt.
Ak Parti ile ilişkisi sadece 4 yıl.
Hepi topu 4 yıl.
Fetö'nün kalan 51 yılında Ak Parti yok be kardeşim.
Hiçbir şekilde yok.
Süleyman Demirel ile fetö var.
Turgut Özal ile fetö var.
Bülent Ecevit'le fetö var.
Tansu Çiller ile fetö var.
Erbakan ile fetö yok.
Bu 4 yılı çıkarırsak, Tayyip Erdoğan ile de fetö yok.
Bu zorunlu 4 yıl nedeniyle fetö'nün bütün günah galerisi Ak Parti'ye ve Recep Tayyip Erdoğan'a ciro edildi.
Ak Parti, 2002 yılında halkın oyu ile iktidara geldi ama,
Ne yargıda,
Ne Emniyet'te,
Ne Silahlı Kuvvetlerde güvenebileceği tek adamı yok.
Devlet Bürokrasisinde dahi yok.
Balyoz Eylem Planının başı Org. Çetin Doğan, zamanın Başbakanı Abdullah Gül ile resmen dalga geçiyor;
"Bak Abdullah bey, önemli görevlere geldiniz. Senin yerinde olsam, şu karının başındaki örtüyü çıkarırım" diyor.
Ülkenin seçilmiş Başbakanına diyor bunu gavat oğlu gavat.
Abdullah Gül'ün suratı simsiyah oluyor.
Sadece "Haddini bil" diyebiliyor.
Daha sonra Başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan'a karşı zamanın Jandarma Genel Komutanı Org. Şener Eruygur'un söylediklerini de biliyorsunuz.
"Kes ulan "sözü o hakaretlerin cevabıdır.
Balyoz Eylem Planı ile Ergenekon uydurmalarını karıştırmamak lazım.
Balyoz Eylem Planı gerçektir ve sorumluları halen cezalarını çekiyor.
Balyoz Eylem Planından zamanın Genel Kurmay Başkanı Hilmi Özkök'ünde, zamanın Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Edip Başer'inde haberi vardır.
Hatta bu konu Genelkurmay Başkanı'nın odasında tartışılırken, Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Edip Başer'in 1. Ordu Komutanı Çetin Doğan'a silah çektiği söylenir.
Hadise bu kadar berrak ve nettir.
Diyeceğim o'dur ki,
Bu zor zamanlarda fetö ile dirsek teması kuruldu.
Zorunlu olarak,
Çaresiz olarak.
Bu zor şartlarda 2011 seçimleri arifesine gelindi.
Fetö, Balyozculara karşı seri operasyonlar yaparken, bu sefer Ergenekon diye bir şey icad etti.
O kanaldan da seri tutuklamalar başladı.
2010 yılında Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ terör örgütü üyeliğinden tutuklanınca, ipler kopmaya başladı.
O yıllarda çok iyi hatırlıyorum, İlker Başbuğ'un tutuksuz yargılanması için 4 ayrı yasal düzenleme yapıldı, fetöcü yargıçlar bana mısın demedi, İlker Başbuğ'u serbest bırakmadı.
2011 Genel Seçimleri arifesinde fetö alenen Ak Parti'den kontenjan istedi.
Kimi 100 vekillik, kimi 120 vekillik diyor.
Sayıyı tam bilmemekle birlikte, önemli sayıda vekillik istiyorlar.
Yani fetö, açıkça Ak Parti ile iktidarı paylaşmak istiyor.
İki isim, biri bürokrat, biri siyasetçi iki isim Başbakan Erdoğan'ı uyarıyor.
Biri MİT Müsteşarı Hakan Fidan, diğeri zamanın Adalet Bakanı Prof. Dr. Beşir Atalay.
MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Başbakan'a diyor ki;
"Efendim, bunlar vatan haini bir yapı. CIA ile çalışıyorlar. Sakın bunlara kontenjan verme. Amaçları Ak Parti'yi bölmek"
Adalet Bakanı Beşir Atalay'da benzer şeyler söylüyor.
O günleri hatırlayanlar bilirler ki,
Bu iki isimle ilgili Fetö ateş etmeye başladı.
"MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve Beşir Atalay İrancı"
Bütün gazetelerinde ve televizyonlarında bunları işliyorlar.
7 Şubat 2012 tarihinde MİT Müsteşarı Hakan Fidan ifade vermeye çağrılınca, bende şafak attı.
Bu sütunlarda siyasi yazı yazmaya ilk o tarihte başladım.
Bu sütunlardan fetö alçağına her gün ateş ediyorum.
SATSO'da Meclis Üyesi ve Meclis Başkan Yardımcısıyım.
Fetöcü Meclis Üyesi arkadaşlarım her gün işyerime geliyor ve bana aba altından sopa gösteriyorlar.
Öyle zaman geldi ki, tehditler Emniyet Müdürü seviyesine çıktı.
Asla geri adım atmadım.
İlkönce kullandıkları temel argüman, Hakan Fidan'ın İrancı olduğu yönündeydi.
Birde Ak Partili bürokratların İranlı hanımlarla MUTA nikahı kıydıkları, o hanımlar vasıtasıyla devletin gizli bilgilerini İran'a verdikleri yönündeydi.
Bende onlarla dalga geçiyordum:
"Hakan Fidan'dan Allah razı olsun. CIA'cı değilmiş.
MOSSAD'çı değilmiş. Ne de olsa İran bir İslam ülkesi. Oraya yakın olması fazla zarar vermez.
Şu MUTA nikahı meselesine gelelim. Öyle bir imkan varsa, bana yardımcı olun. Bana da bulun bir tane"
Ben bunları deyince, kızıp gidiyorlardı.
"İRANCI"
Tam bir CIA ağzı, tam bir MOSSAD ağzı.
Nerelerden gelmişiz yahu.
Bu konularda yazacak daha nice destanlar var.
Kısa keseyim.
Fetö ile savaş 7 Şubat 2012'de ete kemiğe büründü.
MİT Müsteşarı ifadeye çağrılamayınca, 17/25 Aralık operasyonu başladı
Dönemin 4 Bakanı hakkında önce tapeler yayınlandı, sonra fezleke hazırlandı.
Başbakan Erdoğan hakkında da tapeler yayınlandı, ancak fezleke düzenlenmedi.
Halbuki hedefteki isim Bakanlar değil, doğrudan Başbakan.
İddia çok büyük, ama fezleke yok.
İşi anında çözdüm.
Başbakan hakkındaki iddia tamamen komplo.
Çünkü niçin fezleke hazırlanmasın?
Hani şu meşhur "Paraları sıfırlama" tapesi.
Operasyonun Savcısı fetöcü Celal Kara, bir gazetecinin sorusu üzerine, Tayyip Erdoğan'la ilgili tapenin kendisine gelmediğini itiraf etmek zorunda kaldı.
Çünkü tape sahteydi.
Daha sonra anlaşıldı ki, bu tape Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi -Bilişim Laboratuarlarında hece hece hazırlanmış.
Sanıkların hepsi şu anda tutuklu.
Nereye geleceğim?
Şuraya geleceğim:
CHP'nin Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bu sahte tapeleri 600 kişilik Türkiye Büyük Millet Meclisi Üyelerine dinletti.
Hem de defalarca.
Şimdi ne diyor?
O tapeler sahteydi.
Beyim, o tapelerin sahte olduğunu sen o günde biliyordun.
Kıymetli dostlar,
Şimdi hatırlarmısınız bilmem.
Kılıçdaroğlu ortaya bir iddia atmıştı.
Demişti ki;
"Tayyip Erdoğan'ın Deniz Baykal kasetini izlerken ki kaset var elimde"
Adamın kasetlere karşı zaafı var.
Gazeteciler sordu:
"Bu kaset size nereden geldi?"
Gazeteci merakı bu.
Sorar mı?
Sorar.
Kılıçdaroğlu buna ne cevap verdi biliyormusınuz?
"Genel Merkeze maskeli şahıslar geldi.
Kaseti onlar getirdi"
Allah Allaaahh.
CHP Genel Merkezine maskeli şahıslar geliyor.
Güvenlik polisini maskeleriyle geçiyor.
Parti'nin özel güvenliğini de geçiyor.
Partili yetkilileri atlıyor.
Yüzlerde maskeler, 13. Kata çıkıyorlar.
Kılıçdaroğlu'na Baykal kasetini bi güzel izletiyorlar.
Kasetin bir suretini de Kılıçdaroğlu'na veriyorlar.
Ellerini, kollarını sallayarak, bi güzel çıkıp gidiyorlar.
Hem de maskeli olarak.
Tam maskeli balo.
Kılıçdaroğlu'nun aklına şu soruyu sormak hiç gelmiyor nedense:
"Lan şerefsizler!
Benim Genel Başkanımdan ne istediniz de çektiniz bu kaseti?"
Bu soru hiç sorulmuyor.
Bildiğin halde yalan tapeleri millete dinlettin sen.
Sen bu halinle tam bir fetö aparatısın.
Fetö'nün sen kaset krupiyesisin.
Şimdi d*t sıkıştı,
Pensilvanya'da ortadan kaybolduğun 8 saatte birşeyler oldu.
Sende farkındasın.
Şimdi itirafçı oldun.
Kendini kurtarmak için.
Sayın Kılıçdaroğlu,
14 Mayıs'ta millet sana öyle bir şamar atacak ki,
Ne fetö ile yaptığın anlaşma,
Ne PKK ile yaptığın anlaşma, sana yar olmayacaktır.
İzzet Dönmez
.