KIYMETLİ DOSTLARIM,
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile ilgili başlattığı operasyon, tüm Türkiye'de çok büyük yankı uyandırdı.
Uyandırmaz olur mu hiç?
İstanbul, dünyanın en büyük metropollerinden birisi.
Şehrin CHP'li Belediye Başkanı, gelecekte partisinin Cumhurbaşkanı adayı olacağı varsayılıyor.
Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve yüzün üzerinde çalışan ve ilintili kişiler çok büyük suçlarla itham ediliyor.
Haliyle ver çok doğal olarak, sosyal medyada, yazılı ve görsel medyada bu konu her yönüyle tartışılacak.
Haliyle bu sütunlarında en geniş haliyle konusu olacaktır.
Bu sütunlarda hemen bir yazı yazdım ve kendimi bağladım.
Yazımın başlığı "masumiyet karinesiydi"
Ne demekti bu?
Kişinin suçluluğu yargı kararıyla sübut bulmadıkça, kişi masumdur.
Mecelle'den bu yana temel hukuk kuralıdır;
"Beraat-i Zimmet asıldır"
O halde İBB soruşturmasına da böyle bakmak icap eder.
Bu işin bir tarafı
Diğer tarafına gelince;
Ortaya öyle korkunç iddialar atılıyor ki,
Dünya'nın bütün açık, demokratik toplumlarında bu konular enine boyuna irdelenir.
Bunda yadırganacak bir durum yoktur.
Toplumun haber alma hak ve hürriyeti bağlamında medya bu konuları en ince kırıntısına kadar irdeler.
Kimse "Bu konuları niçin haber yapıyorsunuz?" diye eleştirilemez, tehdit edilemez.
Hini hacette konu yargıdadır.
Yargı, elindeki somut delillere göre karar verir.
Somut deliller içinde dedikoduya yer yoktur.
Yargılama aşamasında, ortaya atılan iddiaların bir kısmı çöp olacaktır.
Tutuklu sanıkların bir kısmı tahliye edilecektir.
Eldeki mevcut ciddi delillerle de yargılama devam edecektir.
Ekrem İmamoğlu ve arkadaşları ile ilgili hiçbir yazımda "Hah bunlar suçludur" demedim.
Sadece kamuoyuna açık paylaşımları bende paylaştım.
Bu da çok doğaldır.
Ancak samimi kanaatimi söyleyeyim ki, son safahatta Belediye'de çok ciddi şeyler döndüğü kanaatim oluştu.
Benimkisi kanaat sadece
Ekrem İmamoğlu'nun durumuna gelince;
Biliyorsunuz İstanbul Üniversitesi Ekrem İmamoğlu'nun diplomasını iptal etti.
İmamoğlu da yürütmenin durdurulması için İdari Yargı'ya müracaat etti.
İdari Yargı, yürütmenin durdurulması kararı verdiği an, İmamoğlu cezaevinde olsa dahi, kendisi hakkında kesin karar verilmediği sürece, Cumhurbaşkanlığına cezaevinden aday olabilir.
Burada da bir sıkıntı var;
Şayet Ankara Mahkemesi 30 Haziran'da CHP'nin olağan kongresi için "Mutlak Butlan" gerekçesi ile iptal kararı verirse, iş daha karışacaktır.
Mutlak Butlan, CHP'nin 38. Olağan Kurultayını yok hükmünde sayacaktır.
Doğal olarak eski Genel Başkan ve eski parti yönetimi göreve davet edilecektir.
Mevcut parti yönetimi, yani Özgür Özel ve arkadaşları, buna Ekrem İmamoğlu da dahildir, parti kongresini fesada uğrattıkları için CHP'den ihraç edilirse, önümüzdeki seçimlerde Ekrem İmamoğlu Cumhurbaşkanı adayı olamaz.
Özgür Özel'in Genel Başkanlığı zaten gitmiş olacak.
Bunlar mümkün mü?
Hukuken mümkün?
Böyle olmalı mı?
Bence olmamalı?
Ülkenin yeni
,yeni kaoslara dayanma gücü yoktur.
Mahkeme, 38. Kurultayı iptal ederse, 45 gün içinde yeni Kurultay yapılmalı, kaosa meydan bırakılmamalıdır.
Bundan sonraki yazılarımı bu minvalde değerlendirin lütfen.