HÜDA PAR ÜZERİNE DÜŞÜNCELER
HÜDA PAR, bu seçimlerin günah keçisi oldu.
Bu Millet, ya da Milletin bir kısmı, 60 bin kişinin katili PKK'yı unuttu,
binde 5 oyu olan HÜDA PAR'ı günah keçisi ilan etti.
Namussuzluk para ile değil ki, bedava.
PKK'nın partisi HDP, Cumhurbaşkanı adayı çıkarmadı,
Kemal Kılıçdaroğlu'nu destekledi.
Kandil'in baronları da bu desteği defalarca ilan etti.
Hatta o kadar ileri gittiler ki,
15 Mayıs sabahı, bütün cezaevlerinin kapılarını kırıp, yandaşlarını salıvereceklerini dahi söylediler.
CHP'den veya İP'ten bir tek Allah'ın kulu çıkıp ta "Siz nerenin kapısını kırıyorsunuz? Burası dingonun ahırı mı?" demedi.
Belli ki kapalı kapılar ardında onlara bazı sözler, bazı garantiler verilmiş.
Şimdi gelelim HÜDA PAR'a;
Bu parti, 19 Aralık 2012'de kurulmuş.
Genel Başkanları Zekeriya Yapıcıoğlu adında bir Hukukçu.
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu.
HÜDA PAR, bölgede Kürt ırkçılığını reddeden samimi Müslümanların kurduğu bir siyasi yapı.
Teröre bulaşmış hiçbir mensubu yok.
Siyasi partiler kanununa göre kurulmuş bir parti.
Ola ki ileriki tarihlerde HDP gibi suça bulaşırsa, kanun gereğini yapar ve kapatır.
Şu anda böyle bir durumu var mı?
Yok.
HÜDA PAR'ın birçok sempatizanını tanıyorum.
Bunların tamamı geçmişte rahmetli Erbakan'ın yol arkadaşları.
MSP'nin ve Refah Partisi'nin illerindeki yöneticileri.
Benim yaş kuşağımdaki Batmanlı, Diyarbakırlı, Bitlisli, bir çok arkadaşım, MTTB üyesiydi.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin birliği ile, bütünlüğü ile, Al bayrağımızla hiçbir sorunları yoktur.
HÜDA PAR'ın yaptığı her mitingde alanlarda binlerce Türk Bayrağını görürsünüz zaten.
Efendim, geçmişte Hizbullah'ın yaptıklarına ne diyeceğiz?
Sadece şunu diyeceğim;
Geçmişte PKK binlerce Müslüman Kürdü katletti.
Kundaktaki bebeleri kurşuna dizdi.
Yaşlı dedeleri katletti.
Buna bir şey dediğiniz, ya da diyeceğiniz var mı?
PKK terörünün esas bedelini Kürtler ödedi be kardeşim.
Selahattin Demirtaş denilen alçağın kışkırtması ile Yasin Börü dahil, HÜDA PAR sempatizanı 56 kişi katledildi.
Buna bir şey dediğinizi hiç duymadım.
Bölgedeki Müslüman Kürtler, canlarına tak ettiği için, bir tepki olarak PKK'lılara karşı bir eylem içerisine girmişlerdir.
Bu işin içerisinde Devlet'in istihbarat aygıtları da vardır maalesef.
Kendi beceremedikleri işleri, Müslüman Kürtlere havale etmişler.
Aynı şey Abdullah Öcalan olayında da vardır.
Abdullah Öcalan'ın resmi nikahlı karısı Kesire Öcalan, MİT'in Elazığ Bölgesindeki önemli ismi Ali Yıldırım'dır.
Şeyh Said isyanında Devlete çalışan bir aşiret mensubudur Ali Yıldırım.
Kızını Öcalan'a vermesini tesadüflere bağlayabilir miyiz?
1960'lı, 1970'li yıllarda bölgede cirit atan TİKKO, Kawa, Denge Kawa, Rızgarı, Ala Rızgarı adlı terör örgütleri ile Devlet baş edemez hale gelmişti.
Denir ki,
Devlet'in istihbarat aygıtı, Abdullah Öcalan'ı APOCULAR adı ile örgütleyerek, bu örgütlerin üzerine saldı.
Gerçekten o yıllar Öcalan Örgütü, bunların soluklarını kesti.
Çok güçlenen Abdullah Öcalan, Devlet için tehdit olmaya başladı.
Aldığı bir istihbarat ile 1979 yılında Suriye'ye kaçtı.
Kullanışlı bir eleman olan Abdullah Öcalan, bu sefer Suriye İstihbarat Örgütü El-Muhaberat adına çalışmaya başladı.
Hatay Meselesi yüzünden Hafız Esad'ın başında olduğu Suriye rejimi, ile Türkiye'nin başı beladaydı.
Esad rejimi, Öcalan'ı Türkiye'ye karşı kullandı.
1984 yılında ki Eruh ve Şemdinli baskını, Suriye'den organize edildi.
1999 yılına kadar Türkiye'ye karşı yapılan bütün PKK eylemleri Suriye'den organize edildi.
Bakın size bir şeyi itiraf edeyim;
Cumhuriyet Rejimi, bize milyonlarca dinsiz, imansız, Ateist, vatan düşmanı komünist Kürt ve Türk miras bıraktı.
Maalesef ve ne acıdır ki miras budur.
Bugün PKK'lı Kürtler, Devlet'in laik, seküler, yani dinsiz eğitim verdiği okullardan yetişti.
Abdullah Öcalan, Siyasal Bilgilerden mezun, Selahattin Demirtaş, Hukuk Fakültesinden mezun.
Budur yani.
Kürtlerle bizim tek ortak paydamız, dinimiz İslam'dır.
Başka bir ortak paydamız var mıdır?
Biz Türkler, Orta Asya'dan bu coğrafyaya gelmişiz.
Kürtler, bu coğrafyada binlerce yıldır yaşayan otantik bir halk.
Kendilerine ait bir ana dilleri var.
Türkçe ile zerre ilgi ve alakası yok.
Kürtçe, İrani bir dil.
Zazaca, Kürtçe, Ermenice, Farsça, Tacikçe, Peştunca, Belüç Dili Aryani halkların dili.
Tarihi gerçek budur.
Hem Büyük Selçuklular döneminde, hem Osmanlılar döneminde Kürtlerle dindaşlık temelinde kardeşçe yaşamışız.
İttihat Terakki iktidarı döneminde ki siyasi ideoloji olan Türkçülük, Kürtleri başka arayışa sokmuştur.
Efendim, şu kışkırtttı, bu destekledi,
Bunlar boş laf.
Cumhuriyet, Kürtleri ıskalamıştır.
Yeni siyasi rejimin, Kürtlere bir diyeceği olmalıydı.
Bu denmemiştir.
Mustafa Kemal, Milli Mücadeleyi başlattığı yıllarda, yani Erzurum, Sivas Kongreleri arifesinde Kürt Beylerine, Kürt din adamlarına mektuplar yazmıştır.
O mektupları ben tek tek okudum.
Bir Müftü yazamaz o mektupları.
O yazılan mektuplar üzerine Kürt Önderleri Milli Mücadeleye destek vermiştir.
Mesela Erzurum Kongresi, aslında bir Kürt Kongresidir.
Mustafa Kemal, Kürt Önderlerine yazdığı bütün mektuplarda "Amacımız, Halifemiz, Padişahımız Efendimizin sulh ve selametini sağlamaktır" demiştir.
Milli Mücadele zaferle sonuçlandıktan sonra, bu sözlerin tamamı unutulmuştur.
İşte sıkıntı burada başlamıştır.
Bu topraklarda 20 milyon civarında Kürt kökenli yurttaş yaşamaktadır.
Bu Devlet'in bu insanlara söyleyecek bir sözü olmalıdır.
Bu söz, söylenmemiştir.
Siyasi kavganın temelinde bu vardır.
Tam 100 yıldır bu Devlet, Kürtlere "Rahatttt......Hazırolll.......Türk ollll.......Uygun adım marş" demiştir.
Kürtlerde "Rahatmıyom......Hazırda olmuyom.......Türkte olmuyom" demiştir.
Resmi ideolojinin ezberlerine yıllarca bende kandım biliyor musunuz?
Şimdi çok feci kandırıldığımı düşünüyorum.
Ben, bir Türk'üm,
Ve Türk Milliyetçisiyim.
Dünde öyleydim, yarında öyle olacağım.
Ama ben aynı zamanda Müslümanım.
Müslüman Kürtlerle benim ortak paydam var.
Ben, onun kimliğini reddetmeden, ve onlarla birlikte aynı topraklarda kardeşçe yaşayabilirim.
Geçmişte Barış Sürecine çok samimi destek verdim.
Bugünde aynı kanaatimi koruyorum.
Kürtlerle barış içinde yaşamanın formülü mutlaka bulunmalıdır.
Bu kavga, on binlerce insanın canına mal oldu.
Bu ülkenin enerjisi tüketildi.
2.5 trilyon dolar terörle mücadelede harcandı.
HÜDA PAR, bu konuların çözümünde bir payda olabilir.
Tek başına elbette ki olmaz.
Alternatiflerden birisi olabilir.
Ben Devlet'in yerinde olsam, elimdeki bütün imkanlarla Müslüman Kürtlerin siyaseten örgütlenmesine öncülük ederim.
Kürtlerin Devletle yeniden kucaklaşması için, kendi dilini konuşan insanlara çok büyük görevler düşüyor.
Boş boş konuşmanın alemi yoktur.
Bu Devlet'in Ak Parti'ye ve onun lideri Recep Tayyip Erdoğan'a gözü gibi, canı gibi bakması lazım.
Bölgede Ak Parti yoksa, Türkiye Cumhuriyeti Devleti yoktur.
Uzun vadede bu da çözüm değildir.
Bölgede Ak Parti'nin de oyları tedrici olarak azalıyor.
HÜDA PAR, Ak Parti'nin zamanla yerini alabilir.
Hamasi nutuklara, boş laf salatalarına bizim karnımız toktur.
Kürtleri yeniden et ve tırnak yapmanın formülü mutlaka bulunmalıdır.
VESSELAAAM