ARAPÇA OLMAZSA KONUŞAMAYIZ
Peyami safa
Bir eksiğiniz olsa "tedarik" edemez, bir yanlış yapsanız "telafi" edemezsiniz.
Arapça olmasa “özür” dileyemez, bir “mazeret” sunamazsınız.
Birisi öfkelenip parlasa “teskin” edemezsiniz
“Vaaz” - “nasihat” “fayda” vermez.
“Takdir” , “tekdir” de her zaman iş görmez.
Bir defa Arapça olmasa “Efenim, şey..” diye bile kekeleyemezsiniz. Zira “şey” Arapçadır.
İsteğiniz olsa “recâ” ederim diyemezsiniz.
Birbirinizi “teselli” edemez, “kader-i İlahi”dir, “mahzun”-“mükedder” olma, “sabr”et, “akıbet”i “hayr” olur, diyemezsiniz.
“Nüfus” cüzdanınız “kayb” olsa ( aslı, “gâib”) “ilan” veremez, efenim şöyle “lezzet”li bir yemeği “iştah”la “mide”ye indiremezsiniz.
Canım sıkıldı, “haber”leri dinleyeyim.
Yok. Bir “kitab” a sardırayım. Olmaz.
Kendimi & “sokağa”, “cadde”ye atayım. “Mümkün” değil. Çıkıp “etraf”a bir bakayım, şu “civar” da bir turlayıp geleyim; yemez!
Köyüme gideyim, bir “hava” değiştireyim! Yapamazsınız.
Köy değil ama köyün bağlı olduğu “kasaba”, “nâhiye”, “belde” Arapçadır.
Ülke değil ama “vatan”, “memleket” Arapçadır.
Beyler, işi “ciddi” ye alın. Kişinin “hadd”ini bilmesi büyük “fazilet”tir.
“Talip” ne der: Kişi “noksan”ını bilmek gibi “irfan” olmaz.
“ İnsaf”, “ Yâ hu ”! “ Din ”, “iman”, “vatan”, “âr”, “namus”, “hayâ”, “iffet”, “izzet”, “şeref”, “akıl”, “iz’an”... Hepsi Arapça'dır.
Kötü bir durum var. Etraf “hain”, “Haysiyet” “cellat”ları köşeleri tutmuş.
Nerden türedi bu kadar “asıl”sız, “nur”suz, şu güzelim ülkede...
Bunlarda “ahlak”, “edep” yok.
Yüzlerine tükürsen “iltifat” sayacaklar!
“Rezalet” diz boyu.
Her yol “mübah” sayılır olmuş.
Kepazelik "arş"a çıkmış.
“Haya” sızlık, “cesaret” adı altında “arz”-ı endama durmuş.
“ Samimiyet” yok. sahte “surat”lar, iğreti “tebessüm”ler, “muzdarib” görünen “müstehzi” çehreler, "zahmet"siz dimağ"lar…
“Kader” mi diyeceğiz? “Şüphe”siz öyle de bu “adam” ların/bu âdemlerin bizim hiç mi “kabahat”imiz yok.
Ne diyelim. Allah “ıslah” etsin. İnsanların iç “huzur”u yok.
“Kanaat” duygusu kaybolmuş.
Kendisine biçilene “razı” olan yok.
Büyük bir “hırs”, “tamah” var insanlarda.
Toplum, "tehlike"lice “kutup”lara ayrılmış; birbirlerine “nefret” gözüyle bakıp “husumet” besler olmuşlar.
“Hakaret”, “küfür” bini bir para!
Hadi “aşk”ı-“meşk”i, “ahbap”lığı bir “taraf”a bırakalım; içtenlikle “hasbihâl” edemez, birbirimize bir “merhaba” da mı diyemeyiz.
Meğer ne çok şey borçluyuz şu Arapça'ya..
“Hayat”da Arapçadır, “vücud” (varlık) da..
“Ebediyet” de “saadet” de; “bereket” de “huzur” da..
“İstikbal”e “dair” “emel”lerimiz de Arapçadır; “mazi”ye “ait” “tahassür/tahassüs”lerimiz de..
“Ân”a “ait” “efkâr” ve "buhran"ımız da.. Arapça olmasa “ilim”, “fen, “sanat” olmaz,
Efendiler! Daha da ileri giderek sizi “temin” ederim ki, hiçbir “faaliyet” yapılamaz. Nokta