DEVLET BAHÇELİ'NİN ÇIKIŞI NE ANLAMA GELİYOR?
Salı günü MHP'nin Meclis Grup Toplantısında Sayın Dr. Devlet Bahçeli'nin çıkışı üzerine telefonlarım kilitlendi, şirketteki ofisim ziyaretçi akınına uğradı.
Sanki Sayın Bahçeli bana danışarak bu konuşmayı yapmış gibi.
Herkes bunun hesabını bana soruyor.
Eşimin ve kendimin çok ciddi sağlık sorunları ile boğuşurken, bu konularda kanaat ortaya koymaya vakit bulamadım.
Fetö alçağının ölümü, Sayın Bahçeli'nin tarihi çıkışı ve en son olarak vatan hainlerinin TUSAŞ'a saldırısı ayrı ayrı yazı konusu.
Ancak sağlığım elvermediği için klavyenin başına geçip, rahat rahat düşüncelerimi sizlerle paylaşma imkanım olmadı.
Baskılar artınca, şimdi yazma gereği duydum.
Sözün başında hemen ifade edeyim ki,
Salı gününden bu yana beni telefonla arayan, mesaj atan, bizzat şirkete gelip, benimle yüz yüze görüşenlerin çoğunluğunun ortak kanaati;
Devlet Bahçeli bu açıklamayı yapmakla doğru yapmadı.
Ben çoğunluk gibi düşünmüyorum elbette.
Ak Parti'nin tek başına iktidar iken uygulamaya soktuğu Barış Sürecini sonuna kadar desteklemiş birisiyim.
Bugünde aynı kanaatteyim.
Bu konudaki, samimi kanaatimi sizlerle paylaşıyorum;
Ayrılıkçı etnik ve dinsel hareketler, öyle polisiye tedbirlerle çözülmüyor maalesef.
Bu topraklarda ayrılıkçı Kürt isyanlarının sayısı neredeyse 30'a yakındır.
Bu isyanların yarısı Osmanlı Devleti döneminde, diğer yarısı da Cumhuriyet döneminde olmuştur.
İlk ayrılıkçı Kürt İsyanı 1806'da bugünkü Irak'ın Süleymaniye bölgesinde olmuştur.
Babanzade Abdurrahman Paşa, valilik hakkının kendi hakkı olduğunu iddia ederek, isyan etmiştir.
Bu isyan, Osmanlı Devletini 2 yıl uğraştırmıştır.
Daha sonra bölgede irili ufaklı bir sürü isyan hareketi olmuştur.
Osmanlı Devleti, bazı zamanlarda isyan eden Kürt Beyini bir başka yere Vali olarak atayıp, çözüm üretmeye çalışmıştır.
Aynısını Milli Mücadele yıllarında Mustafa Kemal denemiştir.
Koçgiri İsyanını yapanların elebaşlarına Milletvekilliği, Valilik teklifi yapmıştır.
Kim yapıyor bu teklifi?
Bizzat Mustafa Kemal.
İsyanın elebaşları bunu kabul etmemiş, bu sefer isyancıların üzerine Sakallı Nurettin Paşa ile Topal Osman Ağa'yı gönderilmiştir.
Başta Diyap Ağa olmak üzere bir kısım Dersimli kanaat önderi, Mustafa Kemal'in teklifini kabul edip, Ankara'da Milletvekili olmuş, diğer grup isyan ederek dağa çıkmıştır.
Hem de Devleti çok uğraştırmıştır.
Milli Mücadele Tarihini bilmeden, yarım yamalak bilgilerle bazı dostlar sallıyor.
Basma kalıp cümlelerle boş boş ahkam kesiyorlar.
23 Nisan 1920'de Ankara'da bir Meclis toplanmış ama ne para var, ne pul var, ne savaşacak ordu var.
Milli, Mücadele için Ankara'ya gelen Vekillerin doğru dürüst sırtlarında palto yok.
Geçinecek maaş yok.
Yemek yiyecek tabak yok, çatal kaşık yok.
Barınacak mekan yok.
Anadolu'nun her yanında ayaklanma var.
Kürt'te isyan ediyor,
Türk'te isyan ediyor,
Çerkez'de isyan ediyor.
Bu isyanları bastıracak elde silahlı, nizami bir güç yok.
Koçgiri İsyanını bastırmaya Topal Osman Ağa gönderiliyor.
Yozgat Bozoklu İsyanını bastırmaya Çerkez Ethem'in Milis Kuvvetleri gönderiliyor.
Yine Adapazarı, Hendek, Düzce isyanını bastırmaya Çerkez Ethem gönderiliyor.
Daha başka bir sürü başkaldırı var.
Milli Mücadele tarihini çok iyi bilmeden, bu konularda ahkam kesmek, boşuna gayrettir.
Kürtler, bu coğrafyanın sosyolojik bir gerçeğidir.
Mustafa Kemal dahi Milli Mücadeleyi başlatırken, bu sosyolojik gerçeği görerek, bilerek hareket etmiştir.
Mustafa Kemal,
Erzurum ve Sivas Kongreleri arifesinde bilgedeki kanaat önderlerine, dini önderlere, büyük toprak sahibi derebeylere tek tek mektup yazıp, onları Milli Mücadeleye davet etmiştir.
Bendeniz, o mektupları tek tek okudum.
Tıpkı bugün olduğu gibi, hem Osmanlı döneminde, hem Milli Mücadele yıllarında, hem de Cumhuriyet kurulduktan sonra ayrılıkçı Kürt Hareketi bütün yakıcılığı ile mevcut idi.
1920'den Atatürk'ün vefat ettiği 1938'e kadar Atatürk bu sorunla uğraşmıştır.
Atatürk vefat ettiğinde Dersim İsyanı devam ediyordu.
Dersim İsyanı, 1939 yılında İsmet İnönü döneminde sonlandırıldı.
Bütün bunları Sayın Devlet Bahçeli bilmiyor mu sanıyorsunuz?
O Bahçeli ki bölücü, yıkıcı, mezhepçi örgütlere karşı 3 binin üzerinde yol arkadaşını şehit vermiştir.
Türk Milleti'nin bilinen, yazılı tarihi 2500 yıl.
Yani 2500 yıllık bir Devlet geleneği vardır.
Belki de yazılı olmayan binlerce yıllık geçmişi tarihi vardır.
Dolayısı ile Türklerin birde Devlet Aklı vardır.
Bazen bölücü hareketlere karşı namluyu devreye alırsın, bazen siyaseti devreye alırsın.
Sayın Dr. Devlet Bahçeli, yaşayan en tecrübeli siyaset adamıdır.
Beğenin, beğenmeyin, sevin ya da sevmeyin.
Durum budur.
Hatırlayın 15 Temmuz akşamını.
Başka siyasi liderler kaçacak delik ararken, Sayın Bahçeli ilk defa Fetö alçağına meydan okudu.
O akşam ilk Bahçeli'nin sesini duyduk.
O dakikadan itibaren, Sayın Devlet Bahçeli bütün siyasi müktesebatını bir kenara koyarak, Cumhur İttifakına vücut verdi.
Cumhur İttifakının fikir babası Sayın Devlet Bahçelidir.
Sayın Dr. Devlet Bahçeli, Fetö'nün ne kadar büyük bir ihanet örgütü olduğunu biliyor, PKK'lı hainlerin arkasında kimler var? Onu bilmiyor.
Öyle mi?
Güya Milliyetçi geçinen bazı arkadaşlara hayretler ediyorum.
Şaşkınlık içindeyim.
Sayın Bahçeli'yi tam 50 yıldır tanıyorum.
Onun vatanseverliğinin zekatı, yeddi ceddi sülalenize yeter.
Bu bir Devlet Aklı projesidir.
Bütün plan, PKK'yı ABD'nin, İsrail'in, Almanya'nın, İran'ın elinden almak üzeredir.
Barış sürecinde de aynı şey denenmiştir.
Plan tutar ya da tutmaz.
Tutmaz ise silahlı mücadele elbette ki devam edecektir.
Barış süreci bitti de ne oldu?
24 Temmuz 2014'ten itibaren PKK ile silahlı mücadele sürecinde 40 binin üzerinde PKK militanı itlaf edildi.
Sorun çözüldü mü?
Hayır.
Çünkü arkasında yukarıda saydığım Devletler var.
ABD, Kuzey Suriye'de yeni Kürt Devleti kurmanın hazırlığı içinde.
100 ile 140 bin arasında silahlı militana eğitim veriyor.
Vakti gelende Türkiye'nin üzerine salmak için.
Çünkü ABD'nin 15 Temmuz planı tutmadı.
15 Temmuz başarılsaydı, ABD'nin işi kolaydı.
PKK koridoru İskenderun Körfezine inecekti.
Bu yeni plan.
Karşında Dünya'nın Süper Gücü var.
İşini yaparken, sana sormuyor ki.
Adamlar Ukrayna'da Ruslara adım attırmadılar işte.
İstedikleri gibi oynuyorlar işte.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, kendi bölgesinde oynanan oyunu görüyor, kendi gücü nispetinde oyunu bozmaya çalışıyor.
Bu topraklarda var olabilmek için, yüzyıllardır oluk gibi kanımızı akıttık.
Bu vatan toprağını koruyabilmek için yine yüz binlercemiz kanımızı vereceğiz.
Veremiyorsak, bu vatan bizim değildir.
Boş lakırdılara da karnımız toktur.