BİNDİK BİR ALAMETE
GİDİYORUZ KIYAMETE
Yaş: 68
Tam 50 yıldır hane reisiyim.
Tam 40 yıldır da ticari işletme sahibiyim.
18 yaşında evlendiğim için, çok genç yaşta aile reisi oldum.
Aslında hane reisliğimin geçmişi 56-57 seneyi bulur.
Ben, 9-10 yaşlarındayken, babam gurbete gitti.
Evin en büyük erkek çocuğu olduğum için, hane sorumluluğunu ben üstlendim.
18 yaşında da evlenince, annemde babamın peşine gurbete gitti.
4 kardeşim yanımda.
Benimde iki tane çocuğum oldu.
Dile kolay,
50 yıl hane reisliği yaptım.
50 yıl hane reisi olarak,
40 yıldır da iş adamı olarak nice ekonomik krizler gördüm.
Yoklukları, karaborsaları canlı canlı yaşadım.
Hele işadamı olarak yaşadığım krizler yok mu,
Canımı çok acıttı.
Bir kriz, emtia mevcudunuzun yarısını alıp, gidiyor.
5 nisan kararlarında kalp krizi geçirdim.
Dolarla borçlanarak Çark Caddesinde aldığım işyerine tam 3 katı para ödedim.
Ticari hayatımın en büyük hatalarından birisidir o borçlanma işi.
2001 Kasım krizinde mal varlığımın yarısını kaybettim.
Çünkü vadeli toptan mal satıyorsunuz.
Ticari satışlarınızın tamamına yakını vadeli satış.
Vadeli sattığımız malı, tam üç katı fiyatla aldık.
Tabii ki alamadık.
Sermayemiz yarı yarıya küçüldü.
Raflarımız boşaldı.
İflastan zor yırttık.
Bir çok meslektaşımız iflas etti.
Kendisinden ekmek yediğimiz bir çok meslektaşımız, bizim ekmeğimize muhtaç hale geldi.
2008-2009 krizinde alnımın teriyle kazandığım çok kıymetli 5 tane gayrimenkulümü satarak, ayakta kaldım.
Öyle bir hale geldim ki,
Ticaretten tiksinir oldum.
Ekonomik krizlerde, asgari ücretli iflas etmez.
Memur iflas etmez,
Emekli iflas etmez.
Bunlar sıkıntı yaşarlar, kıt kanaat geçinirler, ama iflas etmezler.
Malını yerine koyamayınca, tüccar, sanayici iflas eder.
Hem de öyle batar ki,
Bir lokma ekmeğe muhtaç hale gelir.
Tüccar iflas edince, yaşı itibarı ile kimse onu işe de almaz.
Sermaye tükenince, aynı işi yeniden kurma ihtimali de yoktur.
Bu durumun yüzlerce, binlerce örneğini bilirim.
İflas ettiği için, intihar eden bir çok dostumu, meslektaşımı bilirim.
Bunları niçin kaleme alıyorum?
Bakın sizlere anlatayım;
Dikkat ederseniz, bir hafta on gündür siyasi yazı yazmıyorum.
Her gün, ya da günde 3-4 defa siyasi yazı döktüren bendeniz, yazı yazmayı bıraktım.
İçimden gelmiyor yazı yazmak.
Önceki gün sayın Cumhurbaşkanı diyor ki;
"Fahiş fiyatla mal satanın, malına el koyacağız"
Korkunç bir söz bu.
Tarafımdan asla kabul edilemez.
Fahiş fiyatın ölçüsü nedir?
Hangi fiyat fahiş?
Hangi fiyat makul?
Bu işin bir ölçüsü, standardı var mıdır?
Bu iş bana dokunuyor diye yazmıyorum bunları.
Çünkü 4-5 yıldır aktif ticari hayatı bıraktım.
Vergi kaydımda yok.
Defter ve belgelerimde incelenemez.
Tiksindiğim ticaretten emekli ettim kendimi.
Bir vatandaş olarak yazıyorum bu satırları.
Aslında yazmak zorunda da değilim.
Otururum aşağı, çaya, çorbama bakarım.
Bu ülkenin bir aydını olarak, genç kuşaklara tecrübelerimi aktarayım istiyorum.
Geçenlerde sayın Cumhurbaşkanı bir söz etti;
"Ben iktisatçıyım" dedi.
Hayır sayın Cumhurbaşkanım,
Siz iktisatçı değilsiniz.
Sayın Devlet Bahçeli,
Sayın Kemal Kılıçdaroğlu,
Ve siz Ticari İlimler Akademisi mezunusunuz.
Hiçbiriniz iktisatçı değilsiniz.
Sayın Cumhurbaşkanım,
Resmi olarak iktisatçı olan benim.
Çünkü İktisat Fakültesi mezunuyum.
İktisat ilmi, çok ciddi bir ilim dalıdır.
Sizin iktisatçı olmanızda gerekmiyor aslında.
Siz, bir siyasi lidersiniz.
Bizler, sizin lider kişiliğinize oy ve siyasi destek veriyoruz.
Yarında bu desteği vermeye devam edeceğiz.
Ancak,
Ekonomi yanlış yönetiliyor.
Son zamanlarda yaptığınız uygulamalar, ekonomi ilmine uymuyor.
Siyasi otoritenin aldığı ekonomik kararların yarısı güvenle ilgilidir.
Ha bire Merkez Bankası Başkanı değiştirerek, ha bire Maliye Bakanı değiştirerek, iktisadi güvene zarar verdiniz.
Sayın Cumhurbaşkanım,
Sizin şu faiz takıntınıza anlam veremiyorum.
Geçmiş İslamcı reflekslerinizle faize karşı iseniz, bunun pratikte hiçbir karşılığı yoktur.
19 yıldır devleti siz yönetiyorsunuz.
Bankalar, verdiği kredilerden çatır çatır faiz alıyor.
Sizler yurtdışından borçlanırken, çatır çatır faiz ödüyorsunuz.
Bunun yüzde biride faizdir, yüzde yirmisi de faizdir.
Bu sistemi kökten değiştirmeden, faize karşı çıkamazsınız.
Faiz politikası, Merkez Bankasının elinde çok önemli bir enstrümandır.
İdeolojik refleksle bu enstrümanı kullanmamak, akla ziyan bir iştir.
Bu günkü bankacılık, finans siteminin yerine ikame edilecek bir sistem yoktur maalesef.
50 yıldır bu işe kafa yorarım.
Yoktur maalesef.
Bende sizin gibi İmam-Hatip mezunuyum.
Aynı zamanda iktisatçıyım.
Aynı zamanda da eskide olsa bir işadamıyım.
Hep yıllarca düşündüm;
Kur'an'da geçen riba'nın karşılığı mıdır bu günkü bankacılık sistemi?
Çünkü bu sistemin alternatifi yoktur.
Bunu sizde biliyorsunuz.
Ben, kalkıp kendi başıma "Kur'an'da yazsa dahi faiz helaldir" diyecek halim yoktur.
Dünya İslam Fukahası verecek bu kararı.
Sizin ve benim bu konuda fetva verme yetkimiz yoktur.
Hayatım boyunca bir tek lira param bankada faizde olmadı.
Ancak bir işadamı olarak yüzlerce kez banka kaynaklarını kullandım.
Başka bir çarem yoktu.
Bu ülkede yaşayan 84 milyon insanda aynen benim gibi yapıyor.
Yazımın başında tam 50 yıldır hane reisiyim dedim.
Bir çok krizler yaşadığımı da sözüme ilave ettim.
Sayın Cumhurbaşkanım!
Açık ve samimi olarak söylüyorum,
Çarşı ve pazar fiyatları beni dahi perişan etti.
Markete gitmekten korkar oldum.
Ben bunu yaşıyorsam, kime ne diyeyim?
Dolar, bir kaç ay içinde 8 liradan 14 liraya çıkmış.
Buna can mı dayanır?
İş alemi önünü göremiyor.
Herkes, neyi kaça satacağını şaşırmış vaziyette.
Burada işadamını suçlamak, tarihi bir hatadır.
Sen, doğru ekonomik kararları al.
Fiyat istikrarı kendiliğinden oluşur.
Bütün mesele, güven ve istikrardadır.
Vatandaş veya iş alemi, doların bir ay sonra, üç ay sonra ne olacağını bilsin, dakikada istikrar gelir.
Bir iş adamı olarak, tecrübem var.
Sabahtan akşama doların % 5 oynadığı bir ülkede güvende kalmaz, istikrarda kalmaz.
Yazık bu ülkeye,
Yazık bu emeklere.
Gece gündüz emek verdiniz.
Uyumadınız, dinlenmediniz.
Bu ülkeye sayısız eserler kazandırdınız.
Size minnettarız.
Okyanuslarda yüze yüze geldik.
Derede boğulmayalım.
Ne olur sayın Cumhurbaşkanım.
Merkez Bankasının başına getirdiğiniz sayın Naci Ağbal, gerçekten işinin ehli bir insandı.
Eski Maliye Bakanı damadınız Berat Albayrak, gerçekten işinin ehli bir insandı.
Bir iktisatçı olarak, onların dilini en iyi ben anlarım.
Devlet katında ne oldu da onları görevden aldınız?
Bu tasarrufların bize izahı yapılmadı,
Yapılamadı.
Vatandaşa dahi bu izah yapılmadı.
Gelinen vaziyet, işte orta yerde.
Eşimizi, dostumuz, arkadaşlarımızı, akrabalarımızı küstürerek, size siyasi destek verdik.
Hem de hiçbir karşılık ummadan.
Şirketlerimde tezgahtar yapmayacağım adamlara siyasi payeler verdiniz.
Bize amelelik görevi dahi vermediniz.
Buna rağmen ve hiçbir karşılık beklemeden, size ölümüne destek verdim.
Bu dostane eleştirilerime rağmen, size destek vermeye yarında devam edeceğim.
Çünkü,
Çok iyi biliyorum ki,
Çıktığınız hak yolda samimisiniz.
Sizde yalan, haram ve riya yoktur.
Kim ne derse desin, yoktur.
SİZ, NEYSENİZ, O'SUNUZ.
Buna bütün samimiyetimle inanıyorum.
Son sözüm şudur zatıalinize,
Ekonomik olayların çözümü, yine ekonomiktir.
Tüccarın malına çökmek değildir.
Bu kararla geldiğimiz nokta şudur;
2. Dünya Savaşı yıllarında, devletin saldığı vergileri ödeyemeyen gayrimüslim ticaret erbabını Erzurum-Aşkale'ye taş kırmaya göndermiş Milli Şef İnönü.
Bu karar, aynen onu çağrıştırıyor.
Tüccarın, sanayicinin bu işte bir günahı yok sayın Cumhurbaşkanım.