TAYYİP ERDOĞAN, BİR TEK TANE FABRİKA YAPTI MI?
Kabız ve andavul muhalefet, tam 18 yıldır bu soruyu sorar.
18 yıldır da ben tek cümlelik cevap veririm;99
"Şayet Tayyip Erdoğan, bir tek tane fabrika yapmaya kalksa, ben oy vermekten vazgeçerim. Ona oyu siz verirsiniz"
Bu yazıyı yazmak aklıma niçin geldi?
Az önce Kızılcahamam - Çerkeş Tüneli'nin açılış töreni vardı.
Onu izleyince aklıma geldi.
Akyazı'da bakıcısıyla tek başına oturan anneciğimi her hafta ziyarete giderim.
İhtiyaçlarını temin eder, bir akşam misafiri olur, ertesi günü dönerim.
Benim sıkıntım büyük.
Evde hanım,
Akyazı'da anam hasta.
70 yaşına merdiven dayadık.
İki tarafta mekik dokuyorum.
Allah yardımcım olsun.
Tam bir yıldır,
Her Akyazı'ya gittiğimde, Kuzey Marmara Otoyolu'nun Akyazı'dan geçen eski Otoyol ile bağlantı yolları inşaatlarını izlerim.
O taraflara yolu düşenler çok iyi bilir.
Size yeminle söylüyorum,
Akyazı bağlantı kavşağına harcanan para ile, tam 5 tane fabrika yapılırdı.
Yavuz Sultan Selim Köprüsü dahil, Kuzey Marmara Otoyolu için harcanan para ile,
Adapazarı Şeker Fabrikası büyüklüğünde tam 50 tane fabrika yapılabilirdi.
Osmangazi Köprüsü dahil, İstanbul-İzmir Otoyolu'na harcanan para ile bu devlet, tam 100 tane fabrika yapabilirdi.
Çanakkale 18 Mart köprüsü dahil, İstanbul - Çanakkale - İzmir Otoyolu için harcanan para ile tam 100 tane Nazilli Basma Fabrikası kurulabilirdi.
Şimdi devlet basma fabrikası, kundura fabrikası, pazen fabrikası, cam fabrikası yapmıyor.
Otoyol yapıyor,
Enerji Santralleri yapıyor.
Havaalanları yapıyor.
Tüneller yapıyor,
Hızlı trenler yapıyor,
5 yıldızlı hastaneler yapıyor,
Savunma Sanayii için akıl almaz yatırımlar yapıyor.
Ama fabrika yapmıyor.
Altyapısı tamamlanmış ülkemde, fabrikaları özel sektör yapıyor.
Size yeminle söylüyorum.
Kazara,
Yanılıp ta Tayyip Erdoğan, bir tek tane fabrika yapsa, ona asla oy vermem.
Oyumu gider Doğu Perinçek'e verir, ona vermem.
Ben, Tayyip Erdoğan fabrika yapmıyor diye, ona oy veriyorum.
Geri zekalı,
Aptal,
Şapşal yurdum insanı, "Tayyip Erdoğan güya fabrika yapmıyor" diye ona oy vermiyor.
Bende yapmadığı için, ona oy veriyorum.
Bakınız,
Geçmişte bizzat yaşadığım bir olayı sizlerle paylaşayım;
1980'lerin başı.
Belçika'dan döndüm,
Akyazı'da oturuyorum.
Adapazarı'nda bir kırtasiye dükkanı açtım.
Her haftanın bir günü İstanbul'a mal almaya gidiyorum.
Akyazı'dan sabahın 5'inde İstanbul-Harem'e bir otobüs kalkıyor.
O otobüse yetişirsen, İstanbul - Harem'e 9.30 veya 10'da varıyorsun.
Yetişemezsen, yandın.
Harem'den karşıya geçmekte bir saat.
Saat: 11'de Eminönü'nde oluyorsun.
Yalap,
Calap,
Tahtakale'de, Cağaloğlu'nda işlerini hallettin.
Saat: 4 vapuruna yetiştin, yetiştin.
Yetişemedin, yandın.
Çünkü,
Bizi Akyazı'dan getiren otobüs, Akşam tam saat 5'te Akyazı'ya dönüyor.
O saatten sonra bir daha otobüs yok.
Akyazılı tuhafiyeci, manifaturacı arkadaşlarla ellerimizdeki mal kolileriyle son otobüse yetişmek için, birbirimizi çiğniyoruz.
Bazen otobüsü kaçırdığım oluyor.
Taksi tutarak, peşinden gittiğim çok oldu.
Sırtımdaki kitap- kırtasiye yükü 70-80 kilo.
İşimiz uzar da, Akyazı otobüsünü kaçırırsak,
Tek çarem, Zonguldak - Üstün Erçelik Otobüsleri,
Ya da Eskişehir İsmail Ayaz Firması.
Üstün Erçelik, beni Ormanköy sapağında bırakıyor.
Eskişehir İsmail Ayaz firması, Dörtyol Kavşağında bırakıyor.
Gece vakti.
Elinde 70-80 kiloluk kitap ya da kırtasiye kolileri.
Akyazı'ya nasıl ulaşacaksın?
Orman köye vardıysak, yine iyi.
Kamyoncu ağabeyler bizi yükümüzle alırdı.
Dörtyol Sapağında indiysek, yandık.
Oradan Orman köye gideceksin.
Orman köy Sapağından bir başka araçla Akyazı'ya gideceksin.
Gecenin yarısı olacak.
Şimdiki gençlere anlatsan,
Adapazarı'ndan İstanbul'a giden otobüsler, 5-5.5 saatte İstanbul'a varıyordu.
Geri dönüş daha da vahim.
Tek şerit yol.
Akşam oldu mu E-5 Antalya'dan gelen meyve sebze kamyonları ile dolu olurdu.
Dönüş, bazen 6-7 saati bulurdu.
Bunlara yeni nesil inanmaz.
Şimdi,
Adapazarı - İstanbul arasında bir tane bölünmüş yol var.
Bir tane Otoban var.
Şimdi 2. Otoban da yapıldı.
Yetmedi,
Hızlı tren var.
Bir saatte İstanbul'dasın.
Ama,
Tayyip Erdoğan bir tane fabrika yapmadı.
O zaman bende sana diyorum ki;
O Otoyollardaki Viyadüklerin direkleri girsin mabadına.
Recep Yıldırım vekilimden özür diliyorum.
Belçika'dan yeni dönmüşüm.
O yıllarda İstanbul'un nüfusu 5 milyon.
Ankara'nın nüfusu 3 milyon.
İki Büyük şehri birbirine bağlayan yol, kağnı yolu sanki.
Avrupa'da bir tek tane örneği yok.
Bu kadar büyük nüfus popülasyonuna sahip şehirler arasında bazen 3 tane ayrı Otoban oluyor.
Bizde bölünmüş yol dahi yok.
Ülkeyi yönetenler, sadece yemiş, içmiş ve sıçmış.
Yolda bir trafik kazası oluyor,
5-6 saat mahsur kalıyoruz.
Ben, isyankar ruhlu bir insanım.
Geçiyorum Otobüsün ön tarafına.
Başlıyorum yolculara nutuk atmaya.
"Ülkenin bir tarafında 5 milyon nüfus,
Diğer tarafta 3 milyon nüfus.
Yamyamlar ülkesinde dahi tek şeritli yol yok.
Bu ne biçim ülke?"
Aynen bunları söylüyorum.
Milleti kışkırtmaya çalışıyorum.
Milletin umurunda dahi değil.
Beni mal mal dinliyorlar.
Böyle görmüşler,
Böyle bellemişler.
Onların çocukları da şimdi diyor ki;
"Tayyip Erdoğan heç fayribuka yapmadı"
Bende diyorum ki;
Hadi len!
Hassiktir git!